Covid-19 ve Thomas More'un “Ütopyası”
Thomas More'un 1516'da yayımlanan “Ütopya” sı, tüm unsurların zengin ve soylulara hizmet ettiği ekonomik bir model üzerine kurulu 15 ve 16. yüzyıl Avrupası'nda bulunan zulüm ve yoksulluğun bir eleştirisidir. Barışçı, insancıl ve adil bir toplumu anlatan Ütopya'dan 500 yıl sonra bugün, yeni bahşiş koronavirüs (Covid-19) salgını, insanlar arasında eşitsizliği ulusal ve küresel. Farklı risk faktörü olarak, insanlar arasındaki eşitsizliği acımasızca ortaya çıkarıyor.
Böyle sosyal, politik ve ekolojik kargaşa dönemleri, belki de bu tür sorunların artık gerek bir toplumsal düzene (ütopyaya) her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduğumuzu hatırlatıyor.
Covid-19: Zenginler ve Yoksullar
Covid-19 salgını herkesi etkilemesine rağmen, yoksul insanların yaşamları üzerinde daha ağır bir etki yaratıyor. Kasiyerler, kargo, şoförler ve kuryeler gibi temel rollerde çalışanlar içindir ölümcül virüsten soyutlayamazken, zenginler tatil evlerinde. Çocukları için pahalı eğitmenlere ihtiyacınız oluyor, daha iyi sağlık hizmetleri alabiliyor ve uzun süre rahat şartlarda evde çalışabilme imkanına sahip olabiliyorlar.
Bu bireysel eşitsizlik gibi, ülkeler arasındaki eşitsizlik de kendisini belirgin bir şekilde gösterir. Milletlerin raporuna göre, ekonomik piyasalardan kurtarmak için, finansal piyasalar kurtarmak için. Dünyaca ünlü markalar işçilerini ücretli olarak eve gönderebiliyorken, kıyafet giydiğimiz kıyafetlerin çoğunu yapan, Bangladeş'teki hazır giyim işçileri bu imkana sahip olamıyor. Çünkü pandemi, yoksul insanlar, evde kalmakla açlık, işe gitmekle hastalık (bulaşma) riski arasında acımasız bir seçime zorluyor.
Covid-19'un teorik ırk, pratik veya durum çok daha farklı. Gerçek dünyada, virüs toplumdaki en savunmasızlar arasında acımasız bir şekilde yayılıyor. Bu bağlamda Dünya Sağlık Örgütü, kötü niyetli salgınla mücadeleyi yardım almadan yönetemeyeceklerine dikkat çekiyor. Dünya Sağlık Örgütü elçisi David Nabarro; “Yönetimsel krizlerin” ortaya çıkabileceği, gıda tedarik zinciriilerinin çözümünde uğraması halinde ise “büyük bir açlık krizinin” yaşanabileceğini belirtiyor.
Dünya Ekonomik Forumu tarafından hazırlanan raporda ise küresel nüfusun yaklaşık yüzde 55'inin sosyal korumaya erişiminizin belirtilmesi, Covid-19'un yoksul toplumlarda eğitim, sağlık ve gıda güvenliği gibi temel insan hakları üzerinde inceleme incelemesi için bkz.Raporun devamında, dünyada kayıt dışı olarak çalışan 2 milyardan fazla yoksul insanın, güvenilir bir sağlık hizmetine erişim ve literatürünün kullanım literatüründe işten ayrılma özelliklerinin bulunmadığı belirtiliyor. Özellikle yoksulluğun aksine zengin milyarlarca dolarlık bütçelerini sağlık hizmetlerini ve ekonomilerini kullanmak için seferber edebileceklerine dikkat çekiliyor. Bu durum, yüksek eşitsizliğe sahip ve savunmasız topluluklara pandeminin en sert şekilde çarpacağıdır geliyor.
Tüm bu değerlendirmelerin göster ki, covid-19 salgını adil olmayan bir yaşam ve eşitsizlik krizidir. Bu, kolektif eylemde küresel bir sorundur. Bugünlerde Ütopya, “ayna” olarak dünyamızdaki eşitsizlik ve kişisel çıkarların yapay doğasını göstererek bizlere temel eşitliği hatırlatıyor.
Covid-19 “Paylaşım Ekonomisi” İçin Bir Fırsat Olabilir!
Yorum siyaset ve dış politika analisti, covid-19 sonrası dünyanın nasıl görüneceğini sorguluyor. Berlin Duvarı'nın yıkılması veya Apollo 11'in Ay'a inişi gibi koronavirüs pandemisi de dünya için çok geniş sonuçlar olacak bir olay . Zamana ve perspektife ihtiyacımız olacağı kesin. Fakat kitle hareketlerinin oluşması, farklı sosyal güçlerin derneği ve toplum mimarisini düzenlemek için muazzamlaştır yaratıyor.
Geleneksel mikro ekonomik yasaların aksine bu salgınla, sahip olduklarımızın faydaları artarken sahip olmadıklarımızın faydaları azaldı. Kişisel ihtiyaç sınırsız hırslar yok olurken, insan yaşamı için gereken asgari ihtiyaçların değeri arttı. Küresel toplumun temellerinin yükselebileceği umut ediliyor.
Kriz öncesi, Mars'a yolculuk, otonom araçlar ve yapay zekâ robotlar gibi teknolojik gelişmeler dünya gündemindeyken, krizle birlikte tuvalet kâğıdı gibi basit ihtiyaçlar milyonlarca insan için önemli bir sorun haline geldi. Şüphesiz covid-19 sonrası insanlık yeni bir dünya düzenine geçişle karşı karşıya kalacak. Devletler, vatandaşlarıyla iletişim kurmak ve yeni zorluklara hazırlanmak için
yeni politikalar benimseyecek. Ancak buradaki en önemli sorun; pandemi sonrası dünyanın daha kötüye değil, daha iyiye doğru değiştiği koşullarını bulabilmektir. Buna covid-19 salgını “dayanışma ve eşitlik” temelli bir dünya düzeni için tıklayınız sunabilir.
Tarih boyunca, önemli reformlar hep büyük yıkımların ardından gidiyor. Bu dönemlerde mükemmel bir dünya arzu edilemeyebilir fakat bu, daha iyi bir gelecek için hayal etmeyecek. Yirmi birinci yüzyılda, kapitalizmin ardından, bu paylaşım de demokratik bir “paylaşım ekonomisi” yoluyla kooperatif üretimini ve eşitlikçi bir dağıtım modelini deneyebiliriz.
Paylaşım ekonomisi, işbirlikçi ekonomi olarak da bilinir. Korumalı bilgisayarını onarabilir ve bu hizmet için nakit ödeme yerine ondan ücretsiz spor dersleri gerekir. Uber, Airbnb, KanepeSörfü, Lyft gibi yıkıcı ve başarılı teknoloji şirketleri bu model üzerine inşa edilmişlerdir. Bugün Airbnb, Covid-19 salgını tercih sağlık hizmeti ile birlikte kalacak yer sunmak isteyen ev sahiplerini buluşturmaya yardımcı olurken, Türkiye'de sağlık çalışanlarına, yemeksepeti öncüllerindeki 150.000 adet pizza ücretsiz olarak ulaştırıldı. Sağlık paylaşım platformları, sınırlı tıbbi kaynaklara dahil olmak üzere, diğer seçeneklere uygundur.
Paylaşım ekonomisi platformları, Covid-19 ile mücadeleede ve bunların temel yaşam tarzını değiştirda önemli bir rol oynuyor. Bu bağlamda paylaşım ekonomisi, Covid-19'un getirdiği ekonomik kargaşadan çıkış ve yeni ekonomik normlar oluşturmak için bir katalizör olabilir. Dünyanın tüm sorunlarına cevap veremese de eşitsiz gelir ve adil olmayan yaşam şartlarının çözümüne göre olabilir. Bu, küresel adalet ve eşitlik için bir çağrıdır.
Covid-19 Sonrası Thomas More'un Ütopya'sına Yolculuk
Feodalizme alternatif olarak, hümanist düşüncenin doruk noktası ve toplumu reforma teşvik etme çabası olan Ütopya, dünyayı daha iyi bir yer haline getirmek. Ütopyacılık, daha iyi toplumlar yaratma yollarını içerir bir felsefedir. Ütopya, yüzyıllar boyunca ideal ile gerçek arasında nasıl uzlaşılacağı sorusunu da gündeme getirdi.
Bugün tüm dünya, evrensel sağlık hizmetlerine ve küresel şartlarda iş dünyasında şart olduğunu anlıyor. Yeni bir dayanışma çağına geçebileceğimizi gösterir. Thomas More'un “Daha iyi bir yaşam hayali” bizleri Thomas More'un “Ütopya” sına yolculuğa göre.
Ütopya'da her şey kamu malıdır, özel mülkiyet yoktur. İçimizdeki en iyiyi ortaya çıkarmak. Yiyecek, giyecek ve hastaneler ücretsizdir. Tüm inançlar, dinler hoşgörülüdür. Sokaklar, trafik kullanımı kolay hareket etmesini sağlamak için rasyonel olarak planlanmıştır. Her evin bahçesi vardır ve giriş kapısı da bahçe kapısı da kilitlenmez. Altın ve servetin hiçbir değeri yoktur. Mükemmel bir özgürlük içinde yaşayan Ütopyalılar günde sadece altı saat çalışırlar ve ihtiyaç duydukları. Hiç kimse, kendisi ve çocuklarının geleceği konusunda endişelenmez.
Bugün yaşadığımız dünyada salgın hastalıklar, iklim değişikliği, küresel eşitsizlik ve terörizm gibi insanlığın en önemli ve en geniş kapsamlı sorunlarıyla karşı karşıyayız. Tüm bunlar, 500 yıl öncesindeki ütopyaya her zamankinden daha uzak olduğumuzu gösteriyor. Fakat bu, daha adil ve daha özgür bir dünyayı hayal etmemizi engelleyemiyor ve bizlere özgürlüğü hayal etmemek özgür olamayacağımızı hatırlatıyor!
Yorumlar
Yorum Gönder