THE WALL STREET; AMERİKAN RÜYASI

2008 Yılındaki küresel ekonomik kriz on milyonlarca insanın birikimlerini, işlerini ve evlerini kaybetmelerine sebep oldu. Bu, nasıl olduğunun hikâyesidir.
İzlanda’nın nüfusu 320.000, gayri safi yurtiçi hâsılası on üç milyar dolardır. 2008 Krizinde İzlanda bankalarının kayıpları ise yüz milyar dolar… 
İzlanda yüksek yaşam standartları olan istikrarlı bir demokrasidir. Ve kısa süre öncesine kadar çok düşük bir işsizlik ve devlet borçlarına sahipti. Ama 2000 yılında İzlanda hükümeti geniş bir liberalleşme politikası başlattı. Bunun önce çevre için, sonra ekonomi için korkunç sonuçları olacaktı. Aynı zamanda hükümet İzlanda’nın üç büyük bankasını özelleştirdi. Sonuç, “Finansal liberalleşmede o güne kadar görülen en saf deneyimlerden biri,” olmuştu.
5 yıllık süre içerisinde daha önce İzlanda dışında hiç çalışmamış bu üç küçük banka, yüz yirmi milyar dolar borç aldı. Bu İzlanda ekonomisinden 10 Kat daha büyüktü.
Amerikan muhasebe şirketleri, İzlanda bankalarını ve yatırım şirketlerini denetlemiş ve hiçbir sorun bulamamışlardı. Ve Amerikan kredi derecelendirme kuruluşları İzlanda’nın harika bir durumda olduğunu söylüyorlardı.
İzlanda Mali Denetim Kurumu,  bir konu ile ilgili konuşmak için bir bankaya iki avukat gönderir. Bankaya yaklaştıklarında kapının önünde duran on dokuz spor araba görürler. Bankaya girdiklerinde karşılarında on dokuz avukatın oturduğunu ve hepsinin de önlerine konulacak herhangi bir argümanı çok iyi karşılamak için hazırlandıklarını anlarlar.  Ve iyi iş çıkarırlarsa kendilerine de iş teklifi gelecektir.  İzlanda’nın mali denetim biriminin üçte biri, işini bırakıp bankalarda çalışmaya başlamıştı. 
2008 Yılının sonunda İzlanda bankaları çöktüğünde işsizlik 3 ay içinde üç katına ulaştı ve İzlanda vatandaşlarını koruması gereken mali denetim kurumu, hiçbir şey yapmamıştı.
The Wall Street; Amerikan Rüyası
Neden bir mali mühendis, gerçek bir mühendisten en az dört ya da en fazla yüz kat daha fazla maaş alsın. Gerçek bir mühendis köprü inşa eder. Mali Mühendis rüya inşa eder ve bu rüyalar kâbusa dönüştüğünde bedelini başka insanlar öder. Andrew Sheng, Çin Bankacılık Düzenleme Kurulu Başkanı
Tarih 15 Eylül 2008. Amerika’nın en büyük ve en saygın yatırım bankalarından biri olan Lehman Brothers iflas ettiğini açıklamak zorunda kaldı.
Lehman Borthers yatırım bankasının batması ve dünyanın en büyük sigorta şirketi AIG’nın çöküşü küresel bir finans krizini tetikledi. Sonuç: Dünya’ya onlarca trilyon dolara patlayan küresel bir durgunluk,  işini kaybeden otuz milyon insan ve Birleşik Devletlerin kamu borcunun 2 katına çıkması…  Bu kriz bir kaza değildi. Buna, kontrolden çıkmış bir endüstri sebep olmuştu.
Biz Buraya Nasıl Geldik?
Kuralsızlaştırma,  Bir Çoban Melodisi “ Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler.” Ve Deregülasyonun Baş Savunucuları Ekonomi hocaları
1929 yılındaki Büyük Buhran’dan sonra finans sektörü sıkı bir şekilde denetlenmekteydi. Normal bankaların çoğu, mudilerin tasarruflarıyla spekülasyon yapmaları yasaklanan yerel işletmelerdi. Bu konuda mudilerin tasarruflarıyla spekülasyon yapmayı yasaklayan bir yasa bile çıkarılmıştı.
Büyük Buhran’dan sonra Amerika Birleşik Devletleri bir tek kriz bile yaşamadan 40 yıl sürecek bir ekonomik büyüme yaşadı. Çünkü finans piyasası çok iyi düzenlenmişti.
1980 Kuralsızlaştırma ve Finansal Liberalleşme 
Bankalar çok büyük olurlarsa,  kurtarılacaklarını bilirler. Piyasalar doğal olarak dengesizdir. En azından dengesiz olma potansiyeli vardır. Ve buna uygun bir benzetme, petrol tankerleri olabilir. Çok büyüktürler. Bu yüzden petrolün içerisinde çalkalanıp gemiyi devirmesini önlemek için bölmeler koymanız gerekir. Teknenin tasarımında bunun düşünülmüş olması gerekir. Büyük Buhran’dan sonra kanun koyucular aslında bu su geçirmez bölmeleri yerlerine koymuştu. Serbestleştirme bölmelerinin ortadan kaldırılması anlamına gelmekteydi. 1980’den itibaren sistem yavaş yavaş kuralsızlaştırmaya yönelmiş ve yasallar bu yönde değiştirilmiştir.  Sonuç olarak, bankalar türev araçlara bağımlı bir hale gelmiş ve sanal bir ekonomi yaratılmıştı. 
Soğuk Savaşın Bitişi ve Türev Araçlarının Doğuşu
Soğuk savaşın sona ermesinden bu yana birçok fizikçi ve matematikçi yeteneklerini soğuk savaş teknolojisi alanından değişik finans pazarlarında uygulamaya başladılar. Ve yatırım bankacılarıyla birlikte farklı silahlar yarattılar.
1990 yılından başlayarak türev araçları o kadar karmaşık hale geliyor ki, yatırımcılar bunu anlama yerine elde edecekleri faizlere odaklanıyorlardı. Türev araçları kullanarak bankalar nerdeyse her şeyin üzerine kumar oynayabiliyorlardı. Petrol fiyatının yükselmesi ya da düşmesi, bir şirketin iflası, hatta hava durumu üzerinde bile bahse girebiliyorlardı. 1990’larının sonunda türev araçlar elli trilyon dolarlık kuralsız bir piyasa haline gelmişti.
Otuz yıl önce ev için kredi almak istediğinizde size parayı veren kişi sizden parayı geri ödemenizi beklerdi. Ama sonra menkul kıymetleştirmeyi geliştirdiler. Ve bu yüzden krediyi veren kişi, krediyi ödemediğinde artık risk altında değildi.
Eski sistemde bir ev sahibi her ay evinin kredisini ödediğinde para ona krediyi veren bankaya giderdi. Ve kredi ödemek onlarca yıl sürdüğünden bankalar daha dikkatliydi.
Yeni sistemde krediyi veren kuruluş borcu yatırım bankasına satar, yatırım bankası binlerce ipoteği ve diğer kredileri de alıp (Buna araba, öğrenci kredileri ve kredi kartı borçları da dahil) teminatlı borç yükümlülüğü, diğer adıyla CDO adı verilen karmaşık türev araçları yaratırlar. Yatırım bankaları daha sonra bunları yatırımcıya satarlar. Artık ev sahipleri dünyanın her yerindeki yatırımcıya borçlanmıştır.  Yatırım bankaları kredi derecelendirme kuruluşlarına CDO’ları değerlendirmeleri için para öderler ve pek çoğu AAA derecesi alır.  Ki bu mümkün olan en büyük yatırım derecesidir. Ve bu CDO’ları emeklilik fonları arasında en popüleri yapmıştı. Ayrıca CDO ödememe riskine karşılık büyük sigorta şirketlerine sigortalattırılıyordu. Ve işin ilginç tarafı, aynı CDO onlarca kez sigortalanabiliniyordu.
Menkulleştirme Balonu 2001-2007
Sinir sistemleri üzerinde çalışan bilim adamları, yaptıkları bir deneyde insanları MR makinelerine yatırıyorlar ve onlara ödülün para olduğu bir oyun oynatıyorlar. Denekler para kazanmaya başladıklarında beynin uyarılan bölümünün, kokain kullandıklarında uyarılan bölümle aynı olduğu görülmüştür.  
Her yıl yüzlerce milyar dolar menkulleştirme zincirinden geçmeye başladı.  Herkes ipotekli satış kredisi aldığı için ev satışları ve fiyatları birden bire yükseldi. Sonuç, tarihin en büyük finans balonu olmuştu. 1996 yılı ile 2006 arasında reel emlak fiyatları 2 katına çıkmıştı.  Birleşik Devletler Sermaye Piyasası Kurumu (SEC),  emlak balonu sırasında yatırım bankaları ile ilgili hiçbir büyük soruşturma yapmadı. Balon sırasında yatırım bankaları daha çok CDO yaratmak için daha fazla kredi satın alıyordu. Kredi alanlar evin %99’u kadar kredi kullanabiliyordu. Ve bu sistem patlamak üzere olan bir bombaydı. Yatırım bankaları aslında düşük gelirlere verilen kredileri tercih ediyorlardı. Çünkü bunların faiz oranları çok daha yüksekti ve pek çok kredi aslında geri ödenemeyecekti.
Kriz ve Çöküş…  Müzik Durana Kadar Dans Etmeliyiz.
ABD icra satışları… 2008 geldiğinde icrayla ev satışları fırlamıştı, menkul kıymetleştirme besin zinciri de patlamıştı. Kredi verenler artık kredileri yatırım bankalarına satamıyordu.
Borçlar geri ödenmediği için de onlarca borç veren iflas etmişti. Bu durumda satılık Citibank’ın başkanı Chuck Prince’in şu ünlü sözü, krize damga vurmuştu:  “Müzik durana kadar dans etmeliyiz.” Aslında o bunu söylediğinde müzik çoktan durmuştu.
12 Eylül Cuma günü Lehman Brothers’in nakit parası bitmişti ve tüm yatırım bankacılığı sektörü hızla çöküyordu. İşin trajik tarafı, Lehman Brothers iflas etmeden birkaç gün önce kredi notu “AA” idi. 
Sadece 2010 yılında Amerika’da haciz edilen evin sayısı altı milyondur. Bazı şehirlerde evlerini kaybedenler çadır kentler kurmuştu.
Yukarıdaki yazdıklarımın tamamı 2008 yılında yaşanan finansal krizi tüm çarpıklığı ile anlatan Oscar ödüllü İnside Job” (İç işleri) belgeselinden alıntıdır.
Ekonomi önünde diz çöken bir siyaset ve bu ekonomiyi yöneten kişilerin en fazla onlarca insan olması ve bu onlarca insanın yaptığı hatayı ödeyen milyonlarca kişi…
İnside Job, mali müşavirliğin ve bağımsız denetimin dünyada nerede ve ne kadar önemli olduğunun yanında, iyi yönetilmediği takdirde ekonomide nasıl kalıcı hasarlara yol açtığını anlatan bir belgesel…  Bu nedenden dolayı tüm meslektaşlarımın bu belgeseli izlemesini tavsiye ederim.
Sorun basit: “Kıt olan kaynaklarla sonsuz olan ihtiyaçları karşılamak.”
İyi seyirler. Hoşça Kalın…
Kaynakça;
Muhalif yönetmen Charles H. Fergosun’un yönettiği 2010 Yapımı İnsido Job (iç işleri) Belgeseli.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

GENEL KURUL’A HANGİ FİNANSAL TABLOLAR SUNULACAK?

Bağımsız Denetçilik Sınavı ve Stajı Hakkında Bilinmesi Gerekenler

Oldu da bitti maşallah, nazar değmez inşallah!

Dijital Çağda Muhasebe Mesleğinin Yeniden Tasarımı: Mali Mühendislik-Accounting Engineering

Mali Müşavirlik Mesleğinin Geleceği Tehlikede Mi?

Meslektaşın Yeni Çilesi; BERAT

BAĞIMSIZ DENETÇİNİN BAĞIMSIZLIĞI TEHLİKE ALTINDA

VERGİ USUL KANUNU MU GÜÇLÜ YOKSA TÜRK TİCARET KANUNU MU?

TÜRKİYE EKONOMİSİ MALİ AFLARA BAĞIMLI MI?