BİR MALİ MÜŞAVİRLİK FELSEFESİ VE YOL
Bu yazı, soğuk kış günleri ve insanı kavuran o sıcak yaz günlerinde, ellerinde çanta onlarca kilometre yol yürüyen muhasebeci çıraklarına ithafen yazılmıştır.
“Mücadele insanı olmak! Güç ve yozlaşma karşısında karşılık beklemeden başkaları adına, adil ve hak olan için mücadele etmek!
Bu yazıda, mesleğin geleceğine birer ayak izi bırakmak isteyen insanların ilk adımlarını, ilk YOL hikâyesini okuyacaksınız.
Mali müşavirlik mesleğini icra eden 10 binlerce kişi gibi orta sınıf bir ailenin mensubu olarak, ticaret meslek lisesine ailemin isteği ile kayıt yaptırmıştım. Ortaokul yıllarında başarılı bir öğrenci olmama rağmen, ticaret lisesinin ilk döneminde karnemde beş tane zayıfı görünce işte o zaman olayın ciddiyetini anladım. Geçen yıllar boyu meslek hayatında yaşadıklarım, gördüklerim, bende iz bırakan olaylar ve mesleği yönetenlerin yıllarca süregelen saltanatları sonucunda, sıkıntılardan, sorunlardan, haksız rekabetten ve angaryalardan belleri kamburlaşan meslektaşlarım…
Ve gençlerimiz efendiler gençlerimiz! “Hiçbir meslekte bu kadar zulme uğramadı gençler”bu kadar sömürülmedi, bu kadar kandırılmadı ve bu kadar oynanmadı hayalleri ile…
Ve tabi ki bu mesleğin üvey evlatları bağımlı meslek mensupları, serbest meslek sahibi olmasına rağmen işverenlerin modern köleleri olarak, serbest ve bağımlılık kavramları arasında sıkışıp kaldılar.
Sonuç; Mesleğimiz toplum nezdinde hak ettiği mesleki saygınlığı kazanamadığı gibi, angaryalar, tahsilat sorunu ve haksız rekabet gibi birçok mesleki sorunların altında ezilmekle birlikte “Öğrenilmiş Çaresizlik” mesleğimizin kaderi haline geldi.
Bundan yaklaşık otuz beş sene önce, Cannes Film Festivali’nden Altın Palmiye ödülü ile ayrılan, sıkıyönetimin en acılı günlerinde İmralı Adası Yarı Açık Cezaevi’nden verilen izinle köylerine, evlerine gitmek isteyen beş mahkûmun yolda yaşadıkları zorlukları ve insan hayatlarının dramını anlatan Bir Yılmaz GÜNEY Filmi, YOL’u bir kez daha izliyorum.
Yılmaz Güney’ kendi deyişiyle Yol’u bir “hesaplaşma aracı” olarak görüyordu. Güney filmde derin bir anlatım biçimi ile sistemi ve otoriteyi eleştirilmekteydi. Memleketin her köşesinden beş mahkûm, farklı karakterler, farklı kişiler ama hikâyeleri aynı, otorite ve çaresizlik…
Üstat Kemal Sağım mesleğimizin otoriteleri altında ezilen genç meslektaşlar için bir yazısında şöyle demişti; “Kişiler farklı farklı ama hikâyeler hep aynı” ve Şöyle devam etti; “İddia ediyorum ülkemizin genelinde böyledir: üç beş akıllı seçim zamanında gençlerin oyuna göz dikiyor, onların yarınlarını ve ideallerini hiçe sayıyor.” Yıllardır gençlere yapılan zulüm bu!
Bu zulmü yapan ve meslekte saltanat süren yöneticilerinin genel olarak başarı kriteri; “Rutin işleri yürütebilmek” hedefleri ise; “Koltuğu kimseye kaptırmamaktır.” Hedeflerini gerçekleştirebilmek adına da her yolu kendileri için mubah sayarlar. Çünkü bir tek akıllı onlardır. Filistinli aktivist Ghassan Fayiz Kanafani dediği gibi; “Ekmeğini çalıyorlar. Sonra sana ondan bir parça veriyorlar. Sonra sana cömertliklerinden dolayı teşekkür etmeni emrediyorlar. Ne kadar da küstahlar…”
İşte şimdi değişim adına, mesleki mücadele adına mesleğimizde yıllardır saltanat süren ve koltuklarına yapışmış bırakmayan otoriteye karşı… Tüm idealleri her türlü olumsuzluğa karşı iyiye doğru bir adım atabilmek… Uzanabildiği ve dokunabildiği tüm körelmiş fikirleri yok etmek olan bir grup meslektaş YOL’a çıkıyor. İlk adım Ankara’dan Konya’dan, Mersin’den Antalya’dan, İstanbul’dan, Diyarbakır’dan, Gaziantep’ten atılıyor. Eminim ki ilk adımın sesleri İzmir’den, Denizli’den, Artvin’den ve Adana’dan da duyulacak ve oradaki meslektaşlarda, gençlerde bu sese daha gür bir ses ile destek vereceklerdir.
Son olarak şunu belirtmek isterim ki, mesleki mücadelede koşulsuz sadakat ve aidiyet sadece meslek içindir. Bu mücadele kişilerin üstünde ve ötesindedir ve haklı olduğunuz zaman cesur olabilirsiniz. Bizim cesaretli oluşumuz haklılığımızdan gelir ve siz bunu kaybetmek üzeresiniz ki bu büyük bir talihsizliktir.
Ve Unutmadan;
Siz Efendiler! Mücadeleden Vazgeçmeyenleri Asla Yenemezsiniz!
“Çekip gidince soyguncular, bir başka dünya kuracağız.
Yaşamak neymiş, yaşamak, sen o zaman gör bak!
Yaşamak neymiş, yaşamak, sen o zaman gör bak!
Hoşça Kalın
İsmail TEKBAŞ
Yorumlar
Yorum Gönder